çarşıdan aldım bir tutam nane

Kerem ise yurt dışında mutlu mesut yaşayan, dövüş sporuna meraklı bir şef. Kader onları İstanbul 'da karşılaştırır. Ortak tutkuları ise mutfak. Yani gerekli malzemelerimiz var : yakışıklı bir şef, şef olma hayali olan güzel bir kız. Gerekli olan 'Bir Tutam Aşk'. O da zaten kaçınılmaz. Sinan Yılmaz - Gitme Şarkı Sözleri. Çarşıdan aldım kiraz, insafın yok mu biraz. Çarşıdan aldım kiraz, insafın yok mu biraz. Seviyorum dedikçe ediyorsun bana naz. Seviyorum dedikçe ediyorsun bana naz. Seviyormuş kimene. Özlüyormuş kimene. Seviyormuş kimene. Özlüyormuş kimene. Bir tutam Nane Bu malzemeleri çay gibi demledikten sonra süzülmesi, İçine çeyrek limon sıkıp karışımın saç diplerine sürülmesi öneriliyor. Bu karışımın her gün taze hazırlanması, ve saçların saç tipine uygun bir şampuanı sulandırarak yıkanması gerektiği belirtiliyor. Fırında mantar soslu çipuramız için öncelikle balıklarımızı yıkıyoruz ve biraz tuzlayıp sosumuzu hazırlayana kadar bir kapta bekletiyoruz.Sosumuz için tencerede sıvı yağı kızdırıyoruz.Daha sonra doğradığımız soğanlarımızı pembeleşinceye kadar kavuruyoruz.Daha sonra üzerine halka halka doğradığımız biberlerimizi de ekleyip biraz daha kavuruyoruz.En son Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane dersemmm ne gelir aklımıza ? Nar'ın bereketi evimizden soframızdan eksik olmasın diyor ve bu güzel meyveli pastamın tarifini yayınlıyorum. Tarifime gelince tamamen benim damak tadıma uygun içinde ne olmasını istediysem öyle gelişmiş yani benim spesiyalim. Liste De Site De Rencontre Serieux. Bazı bitkilerin simgesel anlamı, lezzet özelliklerinin önüne geçiyor ve öyküleri insanı sofra dışında da fazlasıyla oyalayıp doyuruyor. Nar, işte bu bitkilerden birisi. Hani “çarşıdan aldığınızda bir tane” olup “eve geldiğinizde bin taneye” dönüşen sihirli meyve… Nar, yani Latince adıyla punica granatum, yalnızca romantik bir imaja ve tarihi bir öneme sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda biyolojik olarak da çok özgün bir bitki olduğunu her haliyle ispatlar. Botanik sınıflandırmaya göre, neredeyse kendi başına sahibi olduğu, yani içerisinde kendisinden başka tek bir bitkinin daha bulunduğu bir gruba aittir Punicaceae. Bu gruptaki diğer bitkiyse, yalnızca Socotra Adası’nda yetişen ve bildiğimiz nardan biraz daha açık pembe renkte ve yenilmeyecek derecede acı lezzette olan bir başka tür nar. Böylesine özel bir sınıflandırmayla, başka hiçbir bitkiye nasip olmayacak şekilde, kendine ait bir grupta yalnız başına sefa süren nar, aslında çalı diyebileceğimiz türden bir minik ağaç. Nar ağacı serbest bırakılırsa, 5-8 metreye kadar büyüyebiliyor gerçi ama bildiğimiz, görmeye alışkın olduğumuz ve olgunlaşmış meyvesini yediğimiz hali, çok daha kısa boylu. İnce, uzun ve parlak, koyu yeşil renkteki yapraklarıyla, görüntüsü de son derece hoş olan nar ağacı, bir de çiçek açtı mı, edebiyatta sık sık kullanılan cinsten özel bir görüntü yaratıyor. Parlak kırmızı renkteki çiçeği, dilimizde bir rengin adı haline bile gelmiş; bu çok özel “ateş gibi” renge “narçiçeği” rengi deniyor. Yeşil ve kırmızının bu güzelim karışımı ve ağacın gövdesinin değişik biçimlerde sarmal oluşturabilme özelliği nedeniyle de, göz zevki için saksılarda yetiştirilmek üzere geliştirilmiş, bir “süs narı” bitkisi bile yaratılmış. Tahmin edilebileceği gibi, bu bitki bir bonsai ve Japonların bir marifeti! Bir geometri harikası Nar, gözümüze pek çok diğer meyve gibi yuvarlak gözükmesine rağmen, aslında altıgen bir biçime sahip. İyice büyüdüğünde, 12 cm.’ye kadar genişleyen bir çapa sahip olabiliyor; yani içerisinden çıkan yenebilir kısım düşünülünce, aslında bayağı iri sayılabilir. Meyvenin yenen kısmı, pek çok sayıdaki çekirdeği çevreleyen etli parçacıklardan oluştuğu için, sanki meyve çekirdekten ibaretmiş gibi geliyor insana. Hatta eğer bu çekirdekler nispeten daha yumuşaksa, bu tür narlar, “çekirdeksiz” olarak farklı sınıflandırılabiliyor. Her narın içerisinde bu çekirdeklerden tamı tamına sekiz yüz kırk adet oluyor, tabii eğer meyvenin gelişmesinde bir tuhaflık olmamışsa. İlginçlikler burada da bitmiyor; bu pek çok seveni olan meyve, aslında çoğu zaman asitli veya ekşi bir tada da sahip olabiliyor. Farklı türleri arasında, şeker oranı çok yüksek ve yenmesi çok keyifli olanları mevcut olduğu gibi, nispeten daha az şekerlileri de var. Yani çekirdeklere ve ekşi tadına rağmen çok seviliyor. Narın tatlı olması için, meyvesinin oluştuğu dönemde olabildiğince yüksek hava sıcaklığı gerekiyor. Zaten bu yüzden, dünyada en fazla yetiştirildiği yer Akdeniz ve Ortadoğu bölgeleri ve yine bu yüzden, “en ballı olan” türden nar sadece Suudi Arabistan’ın ikliminde kolayca bulunabiliyor. Başka ülkeler, bu konuda böyle bir lükse sahip değiller. Bugün dünyada narın en önemli yetiştiricileri İran, Hindistan, Mısır, Ermenistan, Bangladeş ve Türkiye; en büyük ihracatçılarından biri de yine Türkiye. Nar ağacı, kuraklığa çok dayanıklı; hatta fazla rutubet köklerinin mantar hastalığı kapmasına neden olduğu için, kuru iklimi tercih ediyor. Bir nar ağacı, dikildikten bir yıl sonra bile meyve vermeye başlayabiliyor ama bu süre ortalama olarak, iki buçuk-üç yıl. Normal koşullarda, ağaç çiçek açtıktan altı-yedi ay sonra meyveler geliyor. Meyve verme mevsimiyse, eylül-aralık arası. Narın tarihte ilk kez İran’da yetiştiğine inanılıyor. Buradan kuzey Hindistan’a göçmüş ve en lezzetlilerinin hâlâ bu iki ülkede yetiştiği bilinen bir gerçek. Akdeniz’de ve onun hinterlandı olarak kabul edebileceğimiz Karadeniz’de, binlerce yıldır var. Gürcistan’da, tarihöncesine ait yerleşim merkezlerinde nar ağaçlarının izlerine rastlanmış. Avrupa’da da tarihin ilk çağlarından beri var olduğu Yunan mitolojisindeki varlığından ve Homeros’un dizelerinde de yer almasından anlaşılıyor. Öte yandan, bu bölgede yetişen veya geliştirilen pek çok yemek malzemesi ve bilgisi gibi, narın farklı kullanımları, bir kez de Emevilerin hükümdarlığı sırasında Araplar tarafından İspanya’ya İspanyol istilacılar aracılığıyla önce Karayipler’e ve Latin Amerika’ya oradan da Kuzey Amerika kıtasına ulaşması zor olmamış. Adı güzel, tadı güzel Narın birçok dildeki ismi, kökenini Latince adı olan punicum granatum’dan alıyor. Pomum granatus aslında çekirdekli elma demek ve birçok Batı dilinde narı hâlâ bu isim tanımlıyor. İngilizce _pomegranate_veya Almanca granatapfel gibi. Emevilerin altı yüz elli yıl yaşadığı İspanya’nın Endülüs bölgesindeki ünlü Granada kentinin de adını nardan aldığına inananlar var. Bu, nar ve çevresinde taşıdığı türlü sembolik anlam ve adetlerin Avrupa’ya bu kentten girmiş olduğunu düşündürtüyor. Narın Latince isminin ilk bölümünü oluşturan punicum kelimesiyle ilgili de çeşitli düşünceler var. Bir inanca göre ismin bu bölümü Fenike Pheonecian kelimesinden geliyor. Fenikeliler, nar dini inançlarında bir sembol de olduğu için, bitkinin tarım yoluyla geniş çapta üretimini ilk gerçekleştiren toplum. Bir başka görüşe göreyse, ismin kaynağı Kartacalılar. Bu görüşte olanlar, Kartaca’nın Latince ismi olan Punic kelimesinin punicum’un kökünü oluşturduğunu ve Akdeniz bölgesinde birçok yer gibi Kartaca’da da güçlü bir nar kültürü bulunduğu için meyvenin bu ismi aldığını savunuyorlar. İspanya’dan sonra Fransa ve İngiltere’ye ulaşıyor nar ve mutfakla hiç ilgisi olmayan bir şeyin, bildiğiniz el bombasının ismi olarak kullanılıyor İngilizce ve Fransızcada. Hand grenade yani “el narı”, patlayan bombanın içerisinden nar çekirdekleri gibi parçalar saçıldığı için bu ismi almış. Narın imgesine ve sembolize ettiği bereket ve güven kavramlarına son derece ters, ironik bir durum… Bunun tam tersi bir örnek de vereyim; granat kelimesi koyu kırmızı renk anlamına da geldiğinden, bu renkte bir yarı değerli taşın da ismi olmuş ve bence granat taşıyla nar benzer güzellikler çağrıştırıyorlar. Nar, yetiştiği yörelerin mutfaklarında yalnızca taze haliyle ve tatlıların üzerinde süs olarak yenmekle kalmıyor; özellikle suyu, kış günlerinin enerji kaynağı olarak da tüketiliyor. Kabuğunda bulunan tanenden ötürü, suyu kekremsi keskin bir tada sahip olabiliyor. Ama eğer iyice olgunlaşmış tatlı bir nar sıkılırsa, ortaya çıkan lezzet de çok tatlı oluyor. Nar suyu, sadece içmek için değil, şerbet, pekmez, şurup ve nar ekşisi yapmak için de ideal. Nar şerbeti, Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri Ortadoğu yöresinin vazgeçemediği bir ferahlık kaynağı. Yine de, Doğu Akdeniz mutfaklarında narın en önemli ürünü, suyunun kısık ateşte uzun süre kaynatılmasıyla elde edilen ve eşsiz bir terbiye malzemesi ve sos olan nar ekşisi. Makbulü, mevsiminde ekşi nardan katkısız olarak yapılan nar ekşisi, salata soslarına kattığı lezzetle, yavaş yavaş bütün dünyada, limon suyu ve sirkeye rakip olmakta. Türkiye ve Lübnan mutfaklarında etleri dinlendirmek, tatlılara çeşni katmak ve bulgur ve benzeri tahıl kökenli yiyeceklerin lezzetini tamamlamak için, çok yaygın olarak kullanılıyor. Fransızlar ise, nar suyundan yaptıkları ve grenadine adını verdikleri bir tür şurubu konsantre olarak değerlendirip acı içkileri tatlandırmak için kullanıyorlar. Hatta grenadine’i sadece su veya maden suyuyla karıştırarak, günün her saati içilebilen özel bir içecek de oluşturuyorlar. Nar suyuyla yapılan değişik içkiler arasında çeşitli kokteyller de var. 1930’larda, Shirley Temple’lı filmlerle üne kavuşmuş “pembe limonata” veya son zamanların gözde plaj içeceği “tekila sunrise” gibi. Bunların hepsinin içerisine nar, koku, tat ve galiba en çok da renk vermek için katılıyor. Bilinmedik nar öyküleri Nar, bu anlatılan alışılmış kullanımlarının dışında da değerlendirilebiliyor. Hindistan’da nar çekirdeklerinden bile iki değişik şekilde yararlanılıyor. Kurutulan nar çekirdekleri toz haline getirilip et yemeklerinde baharat gibi kullanılıyor veya bütün halde bazı tatlılarının içerisine malzeme olarak karıştırılıyor. Suudi Arabistan’da ise, hiçbir meyveye nasip olmayan bir ayrıcalık nara tanınıyor ve nar suyu dondurularak ve ekstresi çıkartılarak bulunmadığı zamanlarda kullanılabilmesi için bir kenarda saklanıyor. Ama yine de, narın farklı kullanımları konusunda hiç kimse henüz Romalıları geçebilmiş değil; Romalıların narın kabuğunu bir çeşit deri gibi terbiyeden geçirip farklı bir malzeme haline getirdikleri biliniyor. Yetiştiği yerlerde bilinen tarihin önemli bir bölümünde, yalnızca bir meyve olarak tüketilmekle kalmamış, kültürün ve özellikle de din kültürünün içerisinde çok canlı bir yer tutmuş nar. Örneğin, nar imgeleri, Yunan ve Mısır mitolojilerinde çok sık rastlanan imgeler. Ayrıca, Tevrat ve İncil başta olmak üzere, Mezopotamya uygarlıklarının hemen tüm din kitaplarında da narın yeri var. Hristiyan dinine ait birçok betimlemede, Meryem Ana’nın elinde narla resmedildiği görülüyor. İncil’de adı geçen bilgi ağacının nar olduğunu söyleyenler de mevcut. Kuran’da üç yerde nara gönderme var; ikisinde Allah’ın yarattığı iyi şeyler tanımlanırken sözü geçiyor, diğerinde de, cennetin güzelliğinin kanıtı olan güzel ağaçlar sayılırken adı geçiyor. Hemen her yiyecek maddesinin mutfak dışında da anlatılacak bir öyküsü bulunabilir ama nar hepsinden farklı bir büyüye, hepsinden derin bir anlama sahip. Yaşadığı her bölgenin kültür, lezzet ve yaşam sembollerinden birisi haline gelen bir meyve. Tek kabuk içerisinde barındırdığı çoklu yemişten ötürü, bereketin de sembolü. İçerisindeki tanelerin sayısı kadar çok bereket ve bolluk getireceğine inanılıyor. Bu inançla, Doğu Akdeniz’de birçok ülkede, yeni evliler evlerinin kapısından ilk kez geçerken ve her yılın sonunda yeni bir seneye girerken eşikte bir nar yere atılarak patlatılıyor ve olgunlaşmış çekirdeklerinin çevreye saçılması sağlanıyor. Böylece, o haneye saçılan nar taneleri kadar çok bereket geleceğine, çok çocuk doğacağına ve o yıl bolluk olacağına inanılıyor. Berberi kadınları ise, kaç tane çocukları olacağını narla baktıkları bir tür falla öğrenmeye çalışıyorlar. Bir kocaman daire çizip ortasına olgunlaşmış bir nar atıyorlar ve o dairenin dışına kaç tane nar tanesi sıçrarsa o kadar çocukları olacağına inanıyorlar. Narın koyu kırmızı renkteki çiçeği pek çok sanat dalı için önemli bir esin kaynağı yaratırken, Ortadoğu yöresinin ünlü erotik ve egzotik “Bin Bir Gece Masalları”nda da çokça yer alan bir imge oluşturur. Bu masallarda narçiçeği, rengi ve şekliyle insanları büyüleyip saklı ve yasak zevklere davet ederken, sofralarda da bol miktarda olgun narlar vardır; hatta yarılan olgun narların içerisinden dünyalar güzeli prensesler çıkar ve sevgiliye hitaplar genellikle, “nar tanesi, nur tanesi; iki gözümün bir tanesi” şeklinde olur. Narın edebiyattaki yeri, Doğu masallarıyla kısıtlı değil; Chaucer, Shakespeare, Yaşar Kemal, Füruzan, Oscar Wilde, Homeros ve daha birçok ünlü yazar narın güzelliklerinden ve yararlarından eserlerinin bir yerinde bahsetmişler veya nar, nar ağacı ve narçiçeği imgelerini eserlerinde sembolik olarak kullanmışlardır. Avrupa’da uzun yıllar asil aristokrat aileler tarafından bir asalet sembolü olarak kullanılan nar, Boticelli’nin ünlü eseri “Narlı Madonna”ya da ilham kaynağı olmuş ve Rönesans devrinde ressamlar, enine kesilmiş bir nar imgesini resimlerinin bir kenarına bir şekilde yerleştirmek için çaba sarf etmişler. Taşıdığı ve çağrıştırdığı anlamlarla birçok kültüre farklı katkıları olan nar, Osmanlı toplumu için de simgesel anlamlar taşımış. Özellikle tek’in içinde çok’u yansıttığından, birçok Osmanlı eserinin ana motifini oluşturmuş; Kuran’da “cennetin meyvesi” olarak geçtiği için, Arap kültüründe önemli yer tutmuş. Örneğin, Arabistan’da Hz. Muhammed’in bol miktarda nar yenmesini önerdiği düşünülüyor çünkü söylendiğine göre, Peygamber insanın içindeki kıskançlık ve nefret duygularının narla temizlediğine ve dışarı atıldığına inanırmış. Yunan kültüründeyse, nar kendine, mitolojide bereketle bağlantılı bir tanrıça olan Persephone’nin simgesi olduğu için hatırı sayılır bir yer edinmiş. Mitolojik inanca göre, bereket tanrıçası Demeter’in kızı Persephone, kendisine aşık olan yeraltı yani ölüm tanrısı Hades tarafından yeraltına kaçırılır. Kurtulmasının tek yolu yeraltında hiçbir şey yememesidir. Önüne koyulan hiçbir yiyeceğe elini sürmediği halde, Hades’in son çare olarak kendisine verdiği narlara dayanamaz ve dört adet nar tanesi yiyerek, ebediyen yeraltı tanrıçası, “nar tutsağı Persephone” haline gelir. Nara verilen önem, bugün Yunanistan’da hâlâ devam ediyor. Bereket sembolü olması bir yana, çekirdeklerinin bir ampul gibi aydınlatıcı olduğuna inanılıyor ve ölüler gömülürken muhakkak yanlarına nar çekirdekleri bırakılıyor. Aynı şeyi eski Mısırlılar da yaparlar ve eğer narla gömülürlerse yeniden doğacaklarına inanırlarmış. Sanattan uzaklaşıp endüstriye bakacak olursak, narın tekstilde doğal boya olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu da bize, lekesinin hiçbir zaman çıkmayacağını hatırlatıyor! Narın, sağlık konusunda da söyleyecekleri var; her şeyden önce bir C vitamini deposu olduğunu, aynı zamanda da içerdiği antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemimizin oluşmasında ve korunabilmesinde çok büyük rol oynadığını özellikle belirtmek gerek. Ben nar konusunu bir öneriyle bitirmek istiyorum; bundan sonraki ilk nar mevsiminde, kendiniz için küçük bir mutluluk yaratmak isterseniz, nar ekşisi yapmayı deneyin. Bunu yapmanın en kolay yolu, nar suyunun çekirdeklerini süzdükten sonra, kısık ateşte, belli bir kıvama gelene kadar sabırla kaynatmak… Güzin Yalın'ın Ruhun Gıdası Kitaplar tarafından yayınlanan "Mutfaktan, Tabaktan, Sokaktan" adlı kitabından alıntıdır. Güzin Yalın'dan başka yazılar için buyrun. Yılbaşında almış olduğum tek bilete karşılık bana çıkan iki amorti bir de son iki rakamdan oluşan ikramiyelerden bir önceki yazımda bahsetmiştim. Az çok aritmetik bilen kavanoz okuyucularının kafası bu hesapla karışmış olabilir. İsterseniz önce bu hesabın nasıl olduğunu bir dökeyim size. Malumunuz yılbaşında hayallerimizi gerçekleştirebilmek için milli piyango bileti ile yeni yılda şansımızı bir kez daha denedik. Hedefim büyük ikramiye olduğundan ve büyük ikramiyenin tek bir rakama çıkacağı gerçeğinden yola çıkarak sadece bir tek bilet için yatırımımı yaptım. Bunun yanı sıra bu yılbaşında bazı bankalar yapılan her 100 TL alışveriş için bir piyango numarası verme yarışına girdiler. 100 TL lik her alışveriş için 8 TL lik bir yatırım yapan hele bir banka olduğunda insanın aklını kurcalamadan olmuyor. Hiç bir banka yıllık faize %8 gelir vermezken her 100 TL lik alışveriş için 8 TL para harcayacak olması biraz tuhafıma gitti. Benzinciye yanaştığımda pompacıya 100 TL için çeyrek bilet veriyormuşsunuz doğrumu diye sordum. El cevap olarak; “Biz bilet vermiyoruz ama banka size SMS ile biletinizi gönderecek” cevabını alınca biraz kıllandım. “Sabah akşam TV de dönen reklamlarınız nedir diyecek oldum”, belli ki izahat için pek de doğru bir kişiye sormuyoruz. Tam bir cevap alamadım. Ne olacaksa olsun deyip doldur depoyu bir çeyrek biletlik dedim. Sevgili bankam depom dolunca bana bir tane anahtar kelime bahşetti. Sallanmadan bu numarayı bir numaraya SMS atmamı, eğer bankanın dediğini yaparsam tüm dileklerimin kabul olacağı bir numaranın telefonuma geleceğini söyledi. Baştan bu yana kafam bu hesaba pek basmasa da denilenleri yaptım. Dedikleri gibi bir tane numara cep telefonuma geldi. Yılbaşı akşamı eve geldiğimde sağ olsun bir çeyrek bileti de babamdan yılbaşı hediyesi olarak aldım. Böylece aldığım bir numaraya karşılık üç tane şans numaram oldu. Böylece hedefi büyüterek büyük ikramiyenin peşi sıra gelen iki ikramiyeye daha gözümü diktim. Toplamda elime geçecek paranın 8 milyon TL den 10 milyon TL ye yükseldiğini hissettim. Her Türk ailesinde olduğu gibi yılbaşı kutlamasını ailem ve oğlumla beraber PTT olarak evde geçirdik. Malum güzel bir yemek 10 dan geriye saymalar, vs. olağan şeyler. Fazlaca detaya girip konumuzdan sapmayalım. Ertesi gün oldu biletleri kontrol etme hayalleri gerçeklere dönüştürme zamanı geldi. Eskiden evin küçüğü gasteyi önüne alır vermiş olduğu ilaveden herhangi bir teselli ödülü olup olmadığına bakardık. Hatta yıllar boyunca bu listeler sıralı bile olmazdı, bir ödülü kaçırmayalım diye üç beş tur yüzlerce sayının içinde gözlerimiz şaşı olurdu. Malum teknoloji çıktı şimdi bir yerlere numaranızı yazıyorsunuz oradan size bir şey çıkıp, pardon çıkmadığını hemencecik öğreniyorsunuz. Aldım biletleri önüme önce parasıyla aldığım biletten başladım. Yazdım numarayı cevabımı aldım. Amortiyi, yani bilet parasını kurtarmışız. Hedefimiz 9,5 milyon TL ye düşse de en azından 2011 de zararla girmiyoruz. Sırada da iki şans numarası daha var. Babamın hediyesi biletin numarasını yazdım cevabımı aldım. Bu bilete de amorti isabet etmiş. Aklıma bir gün önce bankanın hediye ettiği bilet geldi. Bilet diyoruz ama ortada dandik bir SMS mesajından başka da bir şey yok. SMS teki biletin numaralarını girerken büyük ikramiye kesin bu bilette ama araba olayındaki şans, şanssızlık tekerrür edeceği ve çıkan ikramiyenin hayal olacağı da kafamı kurcalamaya başladı. Girdim numarayı bastım ENTER tuşuna o da ne. Büyük ikramiye bu bilette tam 64 TL çıkmış, bunun 4 te birini almaya hak kazanmışım. Sonuç olarak yılbaşı biletlerine 8 lira verdim ve 32 liralık talihim gülmüş. Hiçte fena değil kazanç oranı yüzde 400. Bu kadar parayı değerlendirmek için biraz kafa yormak gerekli bunu da bir sonraki yazıma bırakıyorum. Ne demişler; Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim dört tane. Bu yazı 1607 defa okundu çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane bilmecesinin doğru cevabı yapboz Bu bilmece sinem kobal tarafından paylaşılmıştır. Benzer bilmeceleri ve cevaplarını altta görebilirsiniz. Cevapları görmek için bilmeceye, göremiyorsanız soru işaretine tıklayın. Bir gün bir kız annesine, anne bugün mantı yapalım mı demiş annesi ise kızım hiç mantıklı konuşmuyorsun kim haklıdır? Eylül lara 6 ay yatar 6 ay kalkar yasin elinde bir tane içinde bin tane mariyaa YAPAN SATAR ALAN KULLANMAZ KULLANAN İSE GÖRMEZ veysi baytar annenin iki katı kaçtır ilayda Görülmez duyulmaz koklanılmaz işitilmez hissedilir bil bakalım ne.... Lale bir ton bir ton daha ne eder aynur elemez melez ocak başına gelemez gelsede duramaz KÜBRA Kurt ile vampirin çocukları olsa adı ne olurdu....... Yağmur Sarı tavuk dalda yatar dal kırılır yerde yatar Osman Üstü çayır biçilir altı çeşme içilir Melike hilal yol üstünde yağlı kayış burak Patates, salata, çavdar, pekmez, domates bunların hangisi farklıdır dilan Yer altında kilitli sandık. MErde yalandır dünyam bir kare kapıdan flora Yeni gelinin fesi, acı gelir nefesi. gökçen üstün bir ağa,dokuz köle ismail kaya hangi bardağa limonata doldurulamaz meltem Bir Bebeğe Neden Patik Olmamış? Fatih ege hagi arabada bebek gezdirilmez izem gürelar Ahtapot çocuğa ne demiş? SÜMEYYE BURCU BAL iki direk üstünde lokanta lokantanın üstünde köprü köprünün üstünde top topun üstünde çimen maria gaerytg HIZLI KOŞAN ATA NE DENİR ROHAT elsiz ayaksız kapı açar ümmügülsüm Hangi adam hamama girmez? Masal masal matitas kalalandı bakır tas kaf dağında bir güzel kuyuya düşmüş çıkamaz pır pır eder uçamaz önünde bir altın kapı o kapıyı açamaz ece kılavuz Tereyağı Neden Yağlıdır? Halime Koçer bize ait olupta başkalarının kulandığı şey oktay bize ait olduğu halde başkalarının kullandığı şey nedir ramazan güner Ben bilmem o bilir kırmaz beni öğretir Damla ******* BİLMECENİ SEN DE YAZ. Lütfen cevabıyla yazınız... Bilmecenin Cevabı Yazan Cevaplı Bilmeceler Arşivine Ulaşmak İçin Tıklayın adresinde cevaplarıyla 7248 bilmece yayınlanıyor. Kendi kendime hep "tıp ilerledikçe doğaya döneceğiz" derdim. Nitekim insanlar artık tüm dünyada yemeklere, salatalara nar koyuyor. Pek çok etkinliğe katıldım ve bu etkinliklerde damak tadına ve zevkine güvendiğim gurmelerin nar suyu içmek için adeta yarıştıklarını gördüm. Ve her seferinde "bizim bu Osmanlı yemek kültürü çok sağlam bilgilere ve temellere dayanıyormuş" demekten kendimi alamadım. Düşünsenize, bundan yüzyıllarca önce narın nimetlerinden yararlanmayı bilen Osmanlı insanları nar şerbetini sofralarından eksik etmiyorlarmış. Saray mutfağının ve konak davetlerinin vazgeçilmez parçasıymış nar suyu ve şerbeti. Narın kalp ve damar hastalıklarına, kansere karşı bu kadar etkili bir ilaç olduğunu biliyorlar mıydı, bilinmez ama bugün narın bu kadar popüler olmasının nedenlerinden en önemlisidir bu. Bir de tabii narın o muhteşem ekşi tadı ve küçücük cüssesinden beklenmeyecek kadar sulu olması onu bu kadar revaçta kılan. Yani, nar hak ettiği tahta yeniden oturuyor ve bit pazarına nur yağıyor. Maydanozlu tavuk salatası2 kişilikHazırlama süresi 15 dakikaMalzeme listesiá 2 adet haşlanmış tavuk göğüs etiá 2 demet maydanozá Varsa 2 yemek kaşığı konserve mısır á 1 adet orta boy kuru beyaz soğan tatlı soğan da denir á 1 çay kaşığı tuz, karabiberSosu için; á 2 su bardağı tatlı yoğurt á 2-3 diş sarmısaká 1 tepeleme yemek kaşığı mayonezá Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan ılık su á 3-4 yemek kaşığı sızma zeytinyağı YAPILIŞIMaydanozu ayıklayıp yıkadıktan sonra süzün ve incecik doğrayın. Haşlanmış tavuk göğüs etini didikleyin ya da bıçakla kuşbaşı et formunda doğrayın. Beyaz soğanı rendeleyip bir kenarda bekletin. Doğradığınız maydanozu ve didiklediğiniz tavuk etini büyük bir salata kasesine koyun. Üzerine rendelenmiş soğanı ve konserve mısırı ekleyip iyice karıştırın. Tuz ve karabiberi serpip tekrar harmanlayın. Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; yoğurt ve zeytinyağını derin bir kaseye aktarın. Dövülmüş sarmısakları, mayonez ve ılık suyu ilave edip çatal yardımıyla, karışım pürüzsüz hale gelinceye kadar çırpın. Hazırladığınız bu sosu salatanın üzerine gezdirip salatayı tekrar karıştırdıktan sonra sosu çekmesi için 10 dakika kadar bekleyin. Büyük parçalar halinde çektiğiniz ceviz içini de serpiştirip servise İsterseniz bu salataya 1-2 adet ince kıyılmış salatalık turşusu ve kırmızı pul biber de muhallebi2 kişilikHazırlama süresi 10 dakikaMalzeme listesiá 4 su bardağı süt á 4 yemek kaşığı tozşekerá 2 yemek kaşığı dolusu mısır nişastasıá 2 yemek kaşığı pirinç unu á 1 adet vanilyaá 25 gram tereyağı bitkisel margarin de kullanabilirsinizá 1 adet orta boy muzÜzeri için á 1 yemek kaşığı hindistancevizi tozuYAPILIŞIYumurta sarısı ve toz şekeri orta boy çelik bir tencereye aktarıp bir tel çırpıcı yardımıyla iyice çırpın. Pirinç unu, nişasta ve varsa rendelenmiş limon ya da portakal kabuğunu ekleyip bir yandan çırpmaya devam ederken, bir yandan da sütü azar azar ilave edin. Tekrar karıştırın ve tencereyi orta ısılı ateşin üzerine oturtun. Sürekli karıştırmaya devam ederek katılaşıp muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Muhallebi kaynamaya başladıktan bir dakika sonra ocaktan alın. Henüz sıcak haldeyken üzerine vanilyayı ve tereyağını ilave edin. Son olarak, çatalla ezerek püre haline getirdiğiniz muzu ekleyip tekrar karıştırın. Sıcak haldeki muhallebiyi, küçük kaselere paylaştırın. Üzerlerini taze meyvelerle ve hindistancevizi tozuyla süsleyin. Buzdolabına koyarak soğumalarını bekleyin ve sonra servise sunun. çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane? bilmecesinin doğru cevabı nar Bu bilmece timur tarafından paylaşılmıştır. Benzer bilmeceleri ve cevaplarını altta görebilirsiniz. Cevapları görmek için bilmeceye, göremiyorsanız soru işaretine tıklayın. Elinizde bir kalem var ve bu kalem sarı yazarmı Zeynoşşş hanım içerde saçı dışarda osman karaca yazın gidilen il hangisidir? berna temelin çocukları ödevlerini villalarının bahçesinde yapıyormuş niçin + Güneş niçin tutulur? İNSAN NE YİYİNCE ÜZÜLÜR? ŞULE ATAY Çay şekere ne demiş ? Emine Sıla HANGİ GÜL KOKMAZ BÜŞRA Ben gitsem evde kalmaz, eşsiz de yola çıkmaz, çoğu ev sahibi onu içeri bile almaz. dünyadaki en akıllı şey ateyna İzmir neden çok sıcaktır? Moru seven kız küçücük bir dalı var kadifeden donu var. yeliz Dam üstünde bir kalbur yün. osman Ağrıların en güzeli hangisidir İrem Zişan hangı keseye para konmaz sebnem istanbulda kuzu pişer kokusu buraya düşer gökçe gökçe Hangi maymun ağaca çıkmaz? defne gürsoy adamın kafasına kola adam ne demiş? ayşegül fatih sulta mehmet 18 yaşını bitirince ne olmuş beyza Her gün yeniden doğar dünyaya haber yayar merve bbir sepetin içinde 10 yumurta var altı kırıldı ne kaldı melisa havada ucan memeli? bilinmiyor altı bacak üstü bacak ecrin açıkgöz 3 tane e harfi ile başlayan meyve söyleyin yunus emre Bir eşek adama çelme takmış ne olmuş? Sude Tekin Varvaradan var getir,Karlı dağdan kar getir,Sağılmamış inekten,Çalkalanmamış yağ getir. bir vatandaş kaleci ile kedi arasındaki benzerlik nedir süper kafadarlar baga gittim bir kus tuttum, etini yedim, kemigini attim. alara Su üşümüş ben olmuşum güneş çıkmış yok olmuşum İkra arslan Ağzı güler yüzu güler ne dediği anlaşılmaz insanları mest eder Tuana Beren Avcı BİLMECENİ SEN DE YAZ. Lütfen cevabıyla yazınız... Bilmecenin Cevabı Yazan Cevaplı Bilmeceler Arşivine Ulaşmak İçin Tıklayın adresinde cevaplarıyla 7248 bilmece yayınlanıyor.

çarşıdan aldım bir tutam nane